Sensiz Yaşayamam (İlhan ÖZÜKİL)

Yayınlandı: 16 Aralık 2008 / İnceleme
         

                                                            http://www.crazyprofile.com/textmaker/ripple.swf

SENSİZ YAŞAYAMAM

 

KÜNYESİ :

Eserin Adı : SENSİZ YAŞAYAMAM

Eserin Yazarı : İLHAN ÖZÜKİL

Yayın Yeri : Arif Bolat Kitapevi – İstanbul

Yayın Yılı : 1944

Sayfa Sayısı : 90

 

 

Romanın Konusu : Ferruh, Leman ve Makbule üçgeninde geçen aşk hikayesi romanın konudur.

Romanın Ana fikri : Aşk, bir insanın karşılaşacağı en yoğun his halidir, bu hali sevilen kişiye aktarırken ona zarar vermemeye çalışmak gerekir. 

Romanın Özeti :

 

Başkalarının şartlarına uyarak kalabalık içinde, yarı hür bir yılbaşı eğlencesini sevimli bulamayan aile, yılbaşını evlerinde eğlenerek karşılamaya karar verdiler. Dört kişiydiler: Yaşlı bir baba, karısı Gülizar Hanım, kız kardeşi Zaika ve oğlu Piyanist Ferruh. Ailenin tüm fertleri masa başında oyun oynayarak eğlenirlerken Zaika Hanım’ın rahatsızlığının arttığı yüzünden belli oluyordu. “Zaika Hanım otuz yaşlarında, dul bir kadın olup kalbinden rahatsızdı. Bir hafta evvel hastaneden çıkmıştı. Tedavisine evde devam ediliyordu. Fazla heyecan veya endişe hasta kadının kalbinde çarpıntılar husule getirerek ona rahatsızlık verebilirdi” (sy. 4). Zaika Hanım bayıldı ve Zühtü Bey ile Ferruh onu hastaneye götürdüler. Doktor, beklemenin faydasız olduğunu, istedikleri zaman telefon ile durumu öğrenebileceklerini hasta yakınlarına bildirdi.

 

Hastanenin görevlilerinden Leman Hemşire hastayla çok alakadar oluyordu, çünkü Zaika Hanım’ı çok sevmişti. Zaika Hanım’ın dost olduğu bir başka kişi ise bir zaturre hastası idi. Bu hasta on yedi yaşlarında, beyaz yüzlü, kumral saçlı Makbule Hanım idi.

 

Leman Hanım ile Ferruh önceden tanışıyorlardı, Ferruh Leman’a gitar dersi veriyordu. O ne kadar piyanist olsa da gitardan da anlıyordu. Ancak Ferruh, Leman ’a halasının aynı hastanede yattığını söylememişti. Leman Hanım çok sevdiği hastası Zaika Hanım’ın Ferruh’un halası olduğunu onun ziyarete geldiği gün öğrendi.

 

Leman Hemşire sorumlu olduğu diğer koğuşta yattığı Sami’yi seviyordu. Zavallı kız Sami ile Ferruh arasında tercih yapamıyordu. Ferrruh ise halası ile aynı koğuşta yatan Makbule’ye dikkat kesilir ve yüreği çarpar. Zavallı kızın ziyaretine kimselerin gelmediğini belirten hala, Ferruh’un kıza olan ilgisini anlamıştı.

 

Leman izin günlerini teyzesi Pakize Hanım’ın evinin alt katında gitarla meşgul olarak geçiriyordu. Pakize hanım sessiz, yaşlı ve dul bir kadındı.

 

Ferruh şimdi hastaneye giderken hiç olmayan bir kararsızlık içindeydi. Hastaneye teyzesi için mi, Makbule için mi yoksa hemşire için mi gidiyordu? İşte öyle bir kararsızlık içinde hastaneye giden Ferruh, Makbule’yi ziyarete gelen Necip’i görür. Necip, hasta kızın amcasının oğlu idi. Öyle bir tesadüf ki, Necip ile Ferruh arkadaşlardır. Necip Ferruh’la kısa bir hasret gidermeden sonra doktoru görmeye, Leman ise Sami’nin yanına gitti. Sami böbreğinden rahatsız bir öğretmen idi. Leman bu hastaya hem görevi icabı hem de sevginin etkisiyle moral vermeye çalışıyordu: “Büyük bir evimiz olacak. Sen her gün dersler bitince talebelerini bırakıp mektepten eve geleceksin. Çocuklarımız olacak. Mesut bir aile yuvası kuracağız.” ( sy. 24)

 

Necip, Ferruh’a amcasının kızını köşke götürmek istediğini ve doktorların da düşüncesi nispetinde oranın havasının hastalığına iyi geleceğini söyledi. Necip ardından halasının sıhhate kavuşması ile onları da köşkte görmekten duyacağı memnuniyeti ifade etti. Necip’in bu son teklifine galiba en çok sevinen yüzü gülen Makbule olmuştu. Ayrıca Necip arkadaşının müzisyen olduğu söylemesi ile hasta kızın memnuniyeti biraz daha arttı.

 

Leman görevli olduğu koğuşun değişmesi üzerine Sami’ye olan ilgisini biraz kaybetmişti. Sonra hemşire kız izne ayrıldı. Sami sevdiği kızın bari haftada bir kez ziyarete gelmesini istemişti. Ancak Leman musikiye büyük bir düşkünlük göstererek evden dışarı adımını atmamaya ve devamlı gitarı ile meşgul olmaya başlamıştı. Ferruh haftada iki kez Leman’a ders anlatmaya gidiyordu. Leman, Sami’ye olan ilginin acımaktan ibaret olmasından korkuyor ve Ferruh’u da sevemiyordu. Çünkü ilk sevdiği doktor kendisini aldatmış, başka bir kızı sevmişti.

 

Artık bahar sona ermiş, yaz sıcaklığını iyiden iyiye arttırmıştı. Önde Nahit ile Gülten, arkalarında Leman ile Ferruh ve en arkada Fethi ile Müjgan çevresi yeşillikleri içinde olan bir yoldan yürüyorlardı. Sonra büyük bir ağaç altında yemek yediler. Fethi yerinde duramıyordu, mülver kökü bularak yedi. Fethi arkadaşlarına da teklif ediyor, ardından içinde afyon olduğunu ve fazla yerlerse zehirleyeceğini söyleyerek uyarıyordu. Sonra dördü yerlerinden kalkıp gezmeye çıktılar, Ferruh ve Leman orada kaldı. İkisi de müziğin o rahatlığı içinde sevdalarını dile getiriyorlardı.

 

Akşam herkes evine döndü. Ferruh düşünüyordu; bir genç kızın en kıymetli mevhibesini, o bir ağaç gölgesinde bir andan istifadeyle gizlice almıştı. Suçluluk duygusundan kurtulan Ferruh, birden Makbule’yi düşünmeye başladı. Bir anda silkinir gibi “Hayır, ben Makbule’yi seviyorum ve yalnız onu sevebilirim,” dedi.

 

Ferruh bir ay için konsere gideceğini ve bu süre zarfında görüşemeyeceklerini söyledi. Konser yoktu, onun amacı köşke gidip Makbule’yi görmekti. Leman ise Sami’yi uzun süredir ziyaret etmediği için düşünceli idi. Ziyaretine gelmeyen Leman’a mektup yazıp ameliyata giren Sami, ameliyat sonrası çok bitkindi. Zaten tek böbreği önceden alınmış, ameliyatın şansı yüzde beşti. Rüyasında Leman ile hasret gideren hasta yürek artık bir daha atmamak üzere durmuştu.

 

Beyaz bir köşkün bahçesinde Makbule ile Necip aşk üzerine konuşuyorlardı. Bu konu Makbule’nin okuduğu aşk romanından açılmıştı. Necip aşkını dile getirdi: “Sensiz yaşıyamam.” Ancak Makbule bu aşka karşılık vermek bir tarafa onun tek düşüncesi Ferruh idi.

 

Necip’in babasının İzmir’de bağları ve arazileri vardı. Bu nedenle Necip temmuzda İzmir’e gitmeliydi, ama şu hasta kızı bırakıp nasıl gidecekti? Ancak on beş günü vardı. Bu süre zarfında Makbule ile anlaşıp nişanlanmak arzusu vardı, çünkü gidince uzun süre dönmeyecekti. Her geçen Necip’in ümidini kıran hasta kızın gözlerinin çevresi uykusuz gözler gibi kararıyordu. Doktorlar kızın ciğerlerinin iyice bozulduğunu ve hastalığın seyrine devam ettiğini belirtiler. Kızın karyolası bahçeye konuldu, hemen öteye ise Necip için bir karyola atılırken evin hizmetkarı Hüsmen Çavuş için de bir karyola atılması ihmal edilmedi. Geceleri Necip uyanarak Makbule’nin üzerini ötüyor, ruhî bir mana kazanan güzelliğinden bir buse alarak seyre dalıyordu.

 

Sonunda ziyarete gelen Ferruh, Necip’in isteği üzerine fazla dinlemeden piyano başına geçti. Daha sonrasında hasta kıza sevgisini dile getiren müzisyen genç, “Size verdiğim sonsuz sevgim bırakın sizde kalsın, onu geri çevirmeyin,” dedi. Bu sözlere Makbule’nin karşılığı “Hayır, onu kabul edemem,” oldu (sy. 58). Makbule, bu sevgiyi uzun süre kalbinde taşıyacak kişinin hak ettiğini vurguladı. Makbule genç aşığı reddetti ise de içinde sonsuz bir aşk taşıyordu: “…. Bugün üzerinde gezdiğim şu yerler çok geçmeden benim ebedi istirahatgahım olacaktır. Vücudum toprağın kucağına serilip, ruhum benden uzaklaştığı zaman onunla yalnız bir şeyin ebediyen birleşip kaybolmayacağını biliyorum. O da benim aşkımdır.” (sy. 60)

 

Leman izin günlerinin bir an önce bitmesi için bekleyişteydi. Hastaneye gitmek istiyordu ancak izinli olduğu halde gitmesinin dikkat toplayacağını bildiği için gidemiyordu. Aynı zamanda Ferruh’un kendisini kandırıp kirlettiğini düşünen genç kız, belki de karnında ondan bir parça taşıyordu. Ama Leman, Sami’nin kendisini her haliyle kabul edeceğini düşünerek teselli buluyordu.

 

İzmir’e gitme zamanı geldiği için üzüntülü olan Necip gece Makbule uyurken ondan uzun bir buse aldı. Makbule gözlerini araladı, ancak hasta kız onu bir daha tekrarlamaması için uyarmaya gerek duymadı, çünkü yarın gidecekti.

 

Makbule’nin ailesinin alakasız olmasından dolayı köşk istirahatı için uygundu. Artık kız iyice yatağa bağlanmıştı. O sıra Ferruh gelmişti ve birlikte gelecek planları yapıyorlardı. Kız mesuttu ama öleceğini de biliyordu: “Beni sakın unutma. O gün piyanoda o ilk parçayı çaldıkça beni hatırla. Ruhum parmakların arasına gelecektir. Ellerini oynattığın zamanlar onu sevip okşamış olacaksın” (sy. 70). İki aşık muhabbet ederken Necip’ten çok hasta olduğunu ve yarın döneceğini belirten bir telgraf aldılar. O anda Makbule, Necip’in kendisini daha önceleri de öptüğünü de düşünerek sarardı. O an kız fenalaştı. Doktorun tavsiyesi üzerine yatağı içeri aldı ve Ferruh da gitmenin doğru olacağı düşüncesiyle ayrıldı. O gece zavallı kız sevgisini sayıklayarak öldü.

 

Ertesi gün Necip köşke gelir gelmez Makbule’nin anne ve babasının da dahil olduğu kalabalık ortasında tabutu görünce mahvoldu ve kimse görmesin diye saklandı. Uzun süre sonrasında Mümtaz Beyin emri ile zavallı kızın gülleri çok sevmesi dolayısıyla Hüsmen Çavuş gül almaya güllerin arasına dalınca Necip’i görür. İçindeki aşk ile yok olan gencin hemen yanında birkaç damla kan gören hizmetkar hemen efendisine koştu. “Necip Beyi öldürmüşler!”

 

Üzücü olaylar yüzünden yatağa mahkum olan baba ve kocasını yalnız bırakamayan kadın cenazeye katılamadı. Herkes Necip ile Makbule’nin birbirini sevdiğini düşünüyordu ve bu sebeple mezarları yan yana idi.

 

Ferruh koşarak köşke geldi ancak kimse yoktu. Ertesi gelip olanları duyan Ferruh yıkıldı. Genç kızın “seni bir daha görmeden ölmek istemiyorum. Biliyorum yarın geleceksin. Fakat senin sanatkar parmaklarında saçlarımı okşayamayacaksın,” sözlerini duyan Ferruh, bu sözlerin kendisine hitaben olduğunu anladı. İlk başta ölmek isteyen ve sevgilisine kavuşma arzusuyla yanana Ferruh, sonra aşkının vasiyetini aklına getirdi. Her piyano çalışında onu hatırlayacaktı.

 

Ferruh epey bir süre sonra Leman’ı düşünmeye başladı. Hastaneye gitti, Leman ortada yoktu. Sami’nin mektubu verdiği yaşlı adam her şeyi anlattı: Leman’ın izni dolunca Sami’nin ölümünü duymuş ve çok üzülmüş. Mektubu okuyup bayılan kız sonraları zehir içmiş. Ama sonra iyileşmişse de tekrar hastalanmış ve o günden sonra görmemişler. Hala mektubu saklayan adam kağıdı Ferruh’a verdi. Ferruh kızın teyzesinin evine gitmiş. Kız hamile olduğu için zehir çocuğu öldürmüş ve Leman’ı ameliyata almışlar fakat kurtaramamışlar. Bunu anlatan teyze çok kızgındı, buna neden olanı eline geçirse öldürecekti.

Ferruh dışarı çıktı. O artık yalnızdı. “Ah hayat… Ah yalnızlık,” dedi. “Nihayet bir gün hepimiz yalnız olarak mahiyetini bilmediğimiz bir alemin esrar dolu karanlıklarına gömüleceğiz.” (sy. 90)

 

 

Şahıslara Bağlı İnceleme

 

1. Dereceden Şahıslar :

 

ü  Ferruh : “Muhayyilesinde siyah, çatık kaşlarla manalaşan dolgun yuvarlak çehreli, esmer bir piyanistin hayali kımıldandı.” (sayfa 25).

ü  Makbule : “Dağınık kumral saçlarının çevrelediği beyaz çehresini süsleyen hafif pembe yanakları zaman zaman kızarıp yanıyor, sonra yine solarak eski haline dönüyordu.” (sayfa 7). “… on yedi yaşlarında genç bir kızla …” (sayfa 7). “Bu hasta kızın ismi Makbule’dir. Yirmi günden beri zaturreden yatıyormuş. Ama henüz bir kerecik annesi gelmemiş. Ailesi 

ü  Necip : Makbule’nin amcasının oğlu, Ferruh’un uzun yıllar öncesindeki arkadaşıdır. Zayıf, duygusal ve çekingendir.

ü  Leman : “Annesi ve babası o küçükken ölmüşlerdi.” (sayfa 18) . Hemşire.

 

2. Dereceden Şahıslar :

 

Ø  Zaika Hanım : “Zaika Hanım otuz beş yaşlarında dul bir kadın olup kalbinden rahatsızdı. Bir hafta evvel hastaneden çıkmıştı.” (sayfa 4).

Ø  Pakize Hanım : “Leman’ın teyzesi Pakize Hanım çocuksuz, yaşlı bir kadındı. Pek de konuşkan değildi.” (sayfa 18)

Ø  Sami : “… deminki kumral saçlı, solgun yüzlü hasta muallim…” (sayfa 25).

Ø  Hüsmen Çavuş : Necip’in köşkünün hizmetkarı.

 

Kendisinden Bahsedilen Şahıslar :

 

v  Mümtaz Bey : Makbule’nin amcası, Necip’in babası.

v  Kemal Bey : Leman’ın eniştesi, Pakize Hanım’ın ölmüş olan kocası.

v  Makbule’nin Annesi ve Babası : “… Ailesi şefkatsiz insanlar.” (sayfa 15)

v  Gülizar Hanım : Ferruh’un annesi.

v  Zühtü Bey : Ferruh’un babası.

v  Ferruh’un Arkadaşları : “Önde Nahit ve Gülten, peşlerinde…. ve en arkada Fethi ile Müjgan.” (sayfa 35)

 

Romanda Zaman : Bir yılbaşı akşamı başlayan olaylar diğer yılbaşını yakalayamıyor. Romanın zamanı sekiz – on ay ile sınırlıdır. Bunu Necip’in Ağustos mevsiminde İzmir’e gidişinden anlıyoruz. Bu gidiş pek uzun sürmeden olaylar devam ediyor ve roman son buluyor.

 

Romanda Mekan : Eserin dış mekanı İstanbul’dur. İç mekan olarak Ferruh’un evi, Leman’ın teyzesinin evi, hastane ve köşk kullanılmıştır.

 

Romanda Plan : Klasik anlatım tarzı benimsenmiştir. Giriş bölümünde yazar Ferruh ile Makbule’nin tanışmasına ortam hazırlamak amaçlı Zaika Hanım’ın hastalanıp hastaneye kaldırılmasına değiniyor. Gelişme bölümünde aşk duygusu işlenir. Ferruh’un gönlünün Leman ile Makbule arasında tercih yapamaması, Sami’nin durumu, Necip’in karşılıksız aşkı anlatılıyor. Sonuç bölümünde ise Makbule ve ardından Necip’in ölümü ve Ferruh’un yalnız kalması ele alınıyor. Yazarın ortam hazırladığı aşk gelişme bölümünde alevlenirken sonuç bölümünde ise mutsuz son ile bitiyor.

 

Romanın İçeriği : Roman bir aşk ve ıstırap romanıdır. Şehirde geçen bir aşkın talihsiz sonu bu romanı oluşturur. Ana kahramanlar Ferruh’un aşk serüveni çevresinde karşılıksız aşkın acısını çeken Necip, sevilse de sevdiği kızın talihsiz yaşamı neticesinde ıstırap çeken Sami’nin yer aldığı roman Makbule ve Necip’in ölümü ile neticelenir.

 

Romanın Üslubu : Romanda akıcı bir üslup kullanmıştır. Hacmi kısa olan romana bir çok olay sıkıştırması romanın akıcılığını gözler önüne serer.

 

Dil ve Anlatım : Romanın dili oldukça yalındır. Cümleler kısa olması esere akıcılık kazandırmıştır. Tasvirlerde bulunarak anlatıma canlılık ve resim özelliği kazandırılmıştır. Karşılaştırmalar yaparak ve yorumlarını katarak taraf tutan yazar, olaylara ortamı titizlikle hazırlamıştır. Halk söyleyişlerine değinilmiştir: “Çocuklar, şeytan geçti…” (sayfa 25). Yazar aşk çemberi içinde olanlar içinde kimisini kayırıyordur. Sami’yi devamlı zavallı, yaşadıklarını hak etmeyen birisi olarak gösteren yazar Leman’ın içine düştüğü duruma zamanın gençleri yererek yorum getirmiştir ve Leman’ı bir bakıma hatalı göstermiştir. Ancak gönlüne karar kıldıramayan Ferruh’a neden ise hata yüklemeyen yazar, eserini ölümleri ile sonlandıran Necip ile Makbule’yi birbirine daha uygun bulduğunu saklasa da kısmen belli ediyordur.

 

Yorum : Yazar güzel bir şekilde ele aldığı konuya tarafsız olsaydı daha güzel olacaktı. Yazarın bu tutumu hatalı insanları temiz göstermekten başka bir işe yaramıyor. Zamanın gençlerini eleştirerek Leman’ı suçlayan yazarın aynı suçlamayı neden Ferruh’a karşı yapmadığını anlamış değilim.

 

Eser dili bakımından oldukça anlaşılır. Akıcılığı ve hacmi dolayısıyla bir nefeste okunacak bir eserdir.

Yorum bırakın